NAZIM HİKMET – Mavi Gözlü Dev
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan evin.
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan eve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan ev..
Nazım Hikmet
Mavi Gözlü Dev şiirini ilk kez, sonraları âşık olacağım ve onlarca yılımı birlikte geçireceğim adamın sesinden dinlemiştim. Takvimler seksenlerin ortalarını geçmiş doksanlara yürürken hala “yasaklılar” sınıfında olan sözleri ve şiirleri fısıltılarla dillendirilirdi. O zamanlarda da sanatın ve kültürün “tarafları” vardı. Oysa ifade edilen duygular ve düşünceler bir o kadar tarafsız ve evrenseldi. Dördüncü boyut dediğimiz “zaman” ne kadar ilginç bir kavram. Aradan geçen onca yıla rağmen ne zaman okusam etkisini kaybetmeyen bir güzellikte… Eğer duygular gerçekse yüzlerce yıla meydan okuyabiliyor…
“Mavi Gözlü Dev” 15 Ocak 1902 tarihinde dünyaya gelirken kalbinin derinliklerinden kopan ilk çığlığından, 3 Haziran 1963 sabahında son nefesini özgürleştirdiği ana kadar “Rüzgara Karşı Yürüyen Adam” oldu. Siyasi düşünceleri nedeniyle defalarca tutuklanan ve yaşamının büyük kısmını hapiste ve sürgünde geçiren Nazım Hikmet öldüğünde, Sovyet Yazarlar Birliği salonunda yapılan törene,yerli ve yabancı yüzlerce sanatçı katıldı. Ünlü Novodeviçi Mezarlığı’nda gömülüdür. Meşhur şiirlerinden biri olan Rüzgâra Karşı Yürüyen Adam figürü siyah granitten yapılan mezar taşı üzerinde ebedileştirilmiştir. Mezarı bir müze gibi sürekli ziyaretçileriyle dolup taşar.Doğumunun ve ölümünün üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin o hala dünyanın sokaklarında “ Rüzgara Karşı Yürüyor”…
“Rüzgara karşı yürüyorum
Yamalı caddelerinde bu şehrin.
Düşümde gülüşü deniz mavisi çocuklar
Bir memleket var düşümde dostlar
Sahibi çocuk suratlı adamlar
Bir memleket var düşümde bu akşam
Sahiden özlenilebilen bir diyar
Ben bir başıma bir deli
Ben sanki bin yaşında bir deli
Bir memleket özledim ki sormayın
Her yanı gülden kemerli…
İşte gerçek ölümsüzlük budur…
iyi ki doğdun “USTA”…