Carpe Diem

booksiay

Carpe Diem

Carpe Diem / booksiay
booksiay

Carpe Diem Ne Demektir?

Anı yaşa, günü yakala anlamına gelen Latince bir özdeyiştir.

İnsanların, genellikle zaman akıp giderken, geçmiş ve gelecek arasında gezinirler. Zihin geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin endişesi arasında sürekli sallanır. İçinde bulunduğu anın önemli şeylerini gözden kaçırır. Carpe diem anın tadını çıkarmak, yaşama sevinci ile geçen her günün kıymetini bilmekle, zamanın tadını çıkarmakla ilgilidir. Geçmişin pişmanlıklarının çamurlu sularında yuvarlanmadan, vaktinden önce endişelenmeden yaşamanın tadına varmanın ifadesidir.

Olağanüstü bir hayat için olağanüstü bir farkındalık gerekir.

Hayatınızı olağandışı yapın / booksiay

Bu özdeyiş farkındalığın en yüksek ifadesidir.

Lord Byron olarak tüm dünyada bilinen ve 19. yüzyıl İngiliz şairlerinden George Gordon Byron, edebiyatta romantizm akımının öncülerindendir. Lord Byron eserlerinde sık sık geçen seize the day “günü yakala” tabirini kullanır. Etkisi altında kalmış “Ölü Ozanlar Derneği” filminde ve romanında alınıltı ve replikler içinde hem özdeyişten hem de felsefesinden sıkça bahsedilir.

Reklamlar

Bizde ise Barış Manço ’nun Dut Ağacı şarkısında çocukluğumdan beri çok sevdiğim dizleri ile kendini belli eder:

Dünü bilmeden bugünü yaşamanın bedeli öylesine ağırdı ki

Yarını bugünden kurtarmak için hayatımda ikinci kez söz verdim

Birinciyi tutamamıştım ama

İkinci sözümü tutacağıma söz verdim…

Barış Manço

Çocuklarımızın geleceğini dengede tutabilmek ve anın kıymetini bilerek anlamlı bir gelecek yaratabilmek çok önemlidir. Bu konu nerdeyse, en hassas olduklarımdan biri ve carpe diem masamdaki yazılarda en kıymetli özdeyişlerin arasındadır.

Geçmişe baktığımızda zaman uçarak geçmiş gibi dururken, önümüzdeki yıllar ne kadar da uzakta görünüyor…

Reklamlar

Dizginlenemeyen enerjileri ile gençlik çok özel bir “çağ”dır. Dünyayı yerinden oynatacak boyuttadır. Asırlar boyunca birçok yetişkin onlarla ilgili sürekli söylenir durur.

“Günümüzün çocukları lüksü seviyor. Kötü davranışları var, otoriteye başkaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine lak lak etmeyi seviyorlar. Çocuklar artık evlerinin hizmetçisi değil, tiranı. Anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar. Onlara itiraz ediyorlar, destek olmak yerine laklak yapıyorlar, şapır şupur yiyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar”  Günümüzden 2500 yıl önce söylenen bu cümleler, Felsefenin kurucularından Sokrates’e ait.

İçinde bulunduğumuz dönemin Sokrates gibi düşünen “yetişkin ergenler”inin arasında gençlerin işleri zor olsa da, “Atamızın” dediği gibi “damarlarındaki kan” onların gücüdür.

Reformist, Frederick Douglass’a ait şu sözlerini de hatırlayın:

“Güçlü çocuklar yetiştirmek, sorunlu yetişkinleri onarmaktan daha kolaydır”

Değişim sürprizlerle doludur ama aynı zamanda sancılı bir süreçtir. Hititler’in duvar yazısına ait olduğu söylenen bir duadaki gibi bazen cesaretimizi sabırla dönüştürerek kullanmamız şart:

“Tanrım, Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET,

Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR,

İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ver.”

Böylece Mr Keating ve öğrencilerinin yaşadıkları trajik son benzeri durumları sadece filmlerde görmüş oluruz…

Eğer akıllıysak sabır ve cesaret arasında yaşadıkça, olağanüstü sevinçlerle olağanüstü hüzünler arasında gider geliriz.

Bu da bizi “insan” yapar.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

error: Content is protected !!